Feminist Kuram Nedir? Feminist Eleştiri Neyi İfade Eder?

Feminist eleştirel teori 1960'lı yıllarda Amerika, İngiltere ve Fransa gibi ülkelerde ortaya çıktı. O yıllar toplumsal eşitliğin sağlanmaya çalışıldığı dönemlerdi. Feminist eleştiri, feminist hareketin edebiyata yönelmesi sonucu ortaya çıktı. Peki, Feminist teori nedir? Feminist eleştiri ne anlama geliyor? Gelin birlikte okuyalım.

Feminist Eleştiri Nedir?

Feminist Eleştiri Nedir?Feminist eleştirinin birçok çeşidi vardır. Feminist hareket edebiyata yöneldiğinde kadınların kitaplarda, oyunlarda ya da şiirlerde aşağılandığı görüldü. Bu durumda ataerkilliğin desteklendiği anlamına geliyordu. Feminist eleştiri, edebi eserlerde kadına yönelik tutumu eleştirmek amacıyla başlamış, zamanla farklı sorunlara dönüşmüştür. Çünkü bu dönemde farklı ülkelerde kadınların yaşadığı başka sorunlar da vardı. Feminist eleştirinin birçok çeşidi vardır. Bahsi geçen sorunlardan dolayı ülkeden ülkeye de farklılık göstermektedir. Bazıları Marksist eleştiriyle, bazıları psikanalizle, bazıları da okuyucu odaklı eleştirilerle ilgileniyordu. Örneğin Amerika'da çoğunlukla kadın öğretim üyeleri tarafından geliştirildi. Bu nedenle okur ve yazar olarak kadınların yaşamlarına daha çok odaklandılar. Fransa'daki feministler yapısalcılık ve psikanaliz teorisinden etkilendiler. Bu nedenle daha çok teorik çalışmalar oluşturdular. Yine İngiltere'de kadınların yaşadığı ekonomik durumlar dikkate alındı. Dolayısıyla feminist eleştiri burada Marksist eleştiriyle daha bütünleşmiş durumda. Bahsettiğimiz bu teoriler feminist eleştirinin genel kavramlarıdır. Tam bir kısıtlama yoktur. Burada önemli olan ülkeler arasındaki farklılıklar değil, soruna nasıl yaklaşıldığıdır. Feminist eleştiriyi daha iyi anlamak için feminizm kavramını iyi öğrenmek gerekiyor. Feminizm Bunun İçin Ne İfade Ediyor? Feminizm Ne Zaman Ortaya Çıktı? Yazımızı inceleyebilirsiniz.

Okuyucu Olarak Feminist Eleştiri

Bazı eserlerde kadın karakterler iki farklı şekilde görülmektedir. Bunlardan ilki ataerkilliği kabul eden kadın tipidir. Diğeri ise kendi kararlarını veren bir kadın. Feminist eleştiri yöntemiyle bu kadınların eserdeki durumuna baktığımızda kadınlık ve kadınlık kavramının ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Çünkü feministler, yaratılan stereotiplerin kadınları aldattığını ve gözlerini açmalarına engel olduğunu düşünüyor. Feministlere göre kadınlık kavramı biyolojinin doğal bir sonucudur. Ancak kadınlık eğitim sonucunda oluşur. Ataerkillik bu iki kavramı birbiriyle özdeşleştirerek istediği kadın tipini yaratır. Ataerkillik, sosyal kriterlerin tüm kadınlar için aynı olduğunu belirtir. Böylece söz konusu normlar kadınlar tarafından da kabul edilecektir. Bu normlara karşı çıkan kadınlar aynı zamanda doğal olana da aykırı olacaktır. Okuyucu odaklı feminist eleştiri ideolojik olarak erkeklerin ürettiği eserlere yöneliktir. Kadınların çalışma hayatında sömürülmesine vurgu yapılıyor. Dolayısıyla ataerkil sistemdeki kadının durumu, çalışma hayatındaki konumuyla ilişkilendirilmektedir. Erkeklerin kadınlara yönelik görüşleri dikkate alınır. Ancak kadın yazarlara yönelik bu eleştiri yetersizdir. Bu nedenle bir yazar olarak feminist eleştiri teorisine bakmak gerekir.

Yazar Olarak Feminist Eleştiri

Yazar Olarak Feminist EleştiriYazar Olarak Feminist Eleştiri: Yazar odaklı feminist eleştiri teorisi, çoğunlukla kadınlar tarafından yazılan eserleri inceler. Bunun nedeni kadının kadına bakış açısının erkeğinkinden farklı olmasıdır. Çünkü tarih boyunca kadınlar hep aynı baskılara maruz kalmıştır. Örneğin; “Kadının yeri ailesi ve çocuklarıdır. Başka hiçbir şeyle uğraşmamalı. “Bir kadın ne giydiğine, ne içtiğine her zaman dikkat etmelidir.” ifadeler söylenebilir. Bu baskılar nedeniyle kadınlar dünyaya farklı gözlerle bakıyorlar. Bu nedenle kadınların yarattığı eserlerde kadınların bakış açısı genellikle benzerdir. Çünkü savundukları değerler aynıdır. Kadın yazarların ürettiği eserlerin belli aşamaları olduğunu da söylemek mümkündür. İlk aşamada kadınlar ataerkil kültürü benimser ve yazıp düşüncelerini ifade ederler. Söz konusu aşamada kadınların baskı nedeniyle erkek isimlerinin yer aldığı kitaplar yayınladığı görülmektedir. Bu, toplumda kadınlara uygulanan baskının bir örneğidir. Başka bir aşamada kadınlar ataerkilliği eleştirmeye başlıyor. Kadınların maruz kaldığı baskıları feminist tavırlarla eleştiriyor. 1920 sonrası dönemde kadınlar artık kadın sanatına odaklanıyor. Kadınların yaşamlarını konu alan çalışmalar ortaya koyuyor.

Marksist Feminist Eleştirel Teori

Feminist hareket kadınların yaşadığı toplumsal baskıyı ele alıyor. Marksizm işçi sınıfının ekonomik anlamda yaşadığı sorunları konu alır. Bazı feminist eleştirmenler, Marksist feminist eleştiri teorisini, kadınların işgücünde ikincil öneme sahip olduğu gerçeğinden yola çıkarak öne sürüyorlar. Kapitalist sistemde kadınların evde ve işyerinde pek çok dezavantajı var. Kapitalizm bir güç olarak erkeklerle, ataerkilliğin gücüyle anlaşmaya varmıştır. Böylece ailede maaşı daha yüksek olan bir erkek olacak. Kadın da evde kalıp toplumun isteği olan “annelik” görevini üstlenecek. Böylece kadın hem evde hem de işte ikincil konuma yerleştirilmektedir. Bu sayede kadınlar emeğinin karşılığını alamayacak ve sonuçta “ekmek kazanan” erkek olduğu için ataerkillik hakim olacaktır. Bu durum kadın konulu pek çok eserde açıkça görülmektedir. Marksist feminist eleştiri sayesinde kadının iş ve ev koşullarındaki konumu ve sıkıntıları belirlenmektedir. Yine kadının çalışma hayatındaki ve ekonomideki ataerkil iktidardaki yerine ilişkin eleştiriler yapılıyor. Kadınların işteki konumu ve evdeki durumları ekonomik koşullar dikkate alınarak inceleniyor.

Feminist Eleştiri Ne Anlama Geliyor?

Feminist Eleştiri Ne Anlama Geliyor?Feminist eleştiri, kadınların yeni bir anlayış getirdiğini ortaya koymaya çalıştı. Feminist eleştiri kadının evde, işyerinde ve toplumdaki durumunu çalışma hayatında belirlemektedir. Eserler üzerinden ataerkilliğin kadın açısından durumu incelenmektedir. İlk olarak erkeklerin yazdığı eserler üzerinde çalışmalar yapıldı. Daha sonra kadın yazarların yarattığı eserler incelenmiştir. Bu iki cinsiyetin kadına bakışı yeri geldiğinde karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Feminist eleştiri, kadınların yeni bir anlayış getirdiğini ortaya koymaya çalıştı. Böylece ataerkilliğin kadına bakışını incelemeye yöneldi. Zamanla bazı kadın yazarların kadın haklarına ilişkin mücadeleleri ele alınmıştır. Yani gerçek dünyadaki toplumsal erkek baskısının kadınlar üzerindeki etkilerinin eserlerde nasıl ortaya çıktığını incelediler. Ayrıca tarih boyunca pek çok feminist kadın yazar da eser vermiştir.

Bazı Feminist Yazarlar

Kadın mücadelesi aydınlanma çağından bu yana devam ediyor. Feminist hareketin başlamasıyla birlikte edebiyatta da toplumda kadına uygulanan baskıya yönelik eleştiriler başladı. Özellikle 1920'den sonra kadınlar yeni bir edebiyat dünyası yaratmaya başladı. Birçok kadın yazar daha önce ataerkilliğin kadınları nasıl etkilediğine dair eserler yazmıştır.

Virginia Woolf

Virginia WoolfVirginia WoolfVirginia Woolf, Viktorya döneminde doğmuş feminist bir yazardır. 1920'li yıllarda Sigmund Freud'un psikanaliz teorisinden etkilenerek eserlerini yazmaya başladı. Düşünceleri ve eserleriyle kendisinden sonra gelen yazarlara da öncülük etmiştir. Dünyayı sarsan en ünlü eseri “Kendine Ait Bir Oda” adıyla anılıyor. Eser adeta kadınları teşvik eden bir manifesto niteliğinde. Kadınlara hiçbir hak tanınmadığı bir dönemde kadın erkek eşitliği üzerine düşüncelerini yazdı. Ataerkilliğin getirdiği baskıyı tümüyle eleştirdi. Kadınların her zaman özgür olduğunu keskin kalemiyle dile getirdi. Ayrıca eleştirileriyle ve yazılarıyla yani düşünceleriyle her zaman sert eleştirilere maruz kalmıştır. İlk romanı Dışa Yolculuk'ta kadının iç dünyasını anlatır ve kadının toplumdaki çatışmasını ortaya koyar.

Charlotte Perkins Gilman

Charlotte Perkins GilmanFeminist yazar Charlotte Perkins Gilman, yaşadığı toplumdaki kadınların deneyimlerini eserlerine yansıtmıştır. Gilman hayatı boyunca kadınlara yönelik haksızlıkların karşısında durdu. Yazar olarak iyi bir aşamaya ulaşacağını düşünmesine rağmen isteksizce de evlendi. Bu durum onu ​​büyük bir manevi çöküntüye sürükledi. Böylece 3 ay boyunca evde tedavi görmeye başladı. Uzun süre evde kalması nedeniyle Boderline hastalığı daha da ilerledi. O artık ne iyi bir eş ne ​​de bir anne. Gilman bu durumun evliliğinden kaynaklandığını düşünüyor ve boşanma davası açıyor. Gilman'ın “Sarı Duvar Kağıdı” onun en bilinen eseridir. Bu eserinde kadının ataerkillikten kaynaklanan durumunu çıplak bir şekilde ortaya koymaktadır.

Simone de Beauvoir

Simone de BeauvoirSimone de BeauvoirSimone de Beauvoir, feminizmin temellerini atan bir filozof ve yazardır. Kadın hak ve özgürlükleri konusunda yazılar yazdı, kadınlar için mücadele etti. Kadınların toplumda hiçbir zaman özgür olamayacağını gözlemledi. Bu sorunun en büyük nedeninin aile içi ilişkiler ve evlilik kurumu olduğunu düşünüyordu. Onun döneminde kadınlar sadece evlilik ve annelik için yetiştiriliyordu. Ancak evliliğin kadınları kısıtlamaması gerektiğini savundu. Bu yüzden kurtuluş teorisini ortaya attı. Böylece kadınlar hem özgür olacak hem de üretimde yer sahibi olacaklardı. Ayrıca kadın ve erkeğin eşit şartlarda olması gerektiğini belirtti. Kendi özgürleşme sürecini diğer kadınlarla paylaştı. Hayatı boyunca toplumda kadın-erkek eşitliği için mücadele etti. 1900'lü yılların başında toplumdaki kadın mücadelesi birçok alana yayıldı. Özellikle Avrupa ve Amerika'da kadınlar seçme hakkı başta olmak üzere birçok özgürlüğü elde etmek için mücadele verdi. Bu durum sanata ve edebiyata da yansıdı. Eserlerde kadının toplumdaki yeri de incelenmiştir. Böylece kadının toplumdaki yeri tam anlamıyla ortaya çıktı.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın