Doğanın İnsana Etkisi Nedir? – Yazbuz.com

Doğa; Kendi başına varlığını sürdüren, sürekli yenilenen ve değişen bir olgudur. Dünyanın milyarlarca yıldır var olduğu ve sürekli değiştiği bir gerçektir. İnsanlığın bu değişimin hangi dönemde ortaya çıktığı tam olarak bilinmemektedir. En basit şekliyle”doğanın insan üzerindeki etkisi Neden? Sorudan net sonuç; İnsanlığın bugünlere gelmesi, doğanın yaşayan bir organizma olması sayesinde olmuştur.

İnsan ve Doğanın Uyumu

Tarih boyunca insanlar ihtiyaçlarını yeterli düzeyde karşılayabilmek için en uygun koşulları aramışlardır. Örneğin; Su kenarlarında kurulan yerleşim yerleri bu durumun en önemli göstergesidir. Temel besin kaynaklarının bulunması ve insanın su tüketimine olan ihtiyacı göl kenarlarında barınmayı zorunlu hale getirmiştir. Elbette su tek başına yeterli değildir. Doğanın insan üzerindeki etkisi için belirleyici faktörler şunlardır; Yağış koşulları, Arazi yapısı, Rüzgar ve erozyon olayları, Bitki örtüsü, Hayvancılığa uygun alanlar. Geçmişten günümüze yerleşim alanlarının belirlenmesinde belirtilen gereklilikler büyük önem taşımaktadır. Özellikle kalabalık insan grupları için bu koşulların temel düzeyde uygun olması gerekiyordu. Göçebe yaşamı seçen toplumlar doğayla uyum içinde yaşamaya alışkındır. Ancak iklim değişiklikleri ve kuraklık gibi durumlar yerinden edilmelerin artmasına neden olmuştur. Ayrıca günümüzde insanlar veya gruplar çok farklı ve modern ihtiyaçlar nedeniyle bulundukları yerden göç edebilmektedir.

Doğa Yaşam Alanlarını Sınırlıyor

Doğanın İnsan Üzerindeki Etkisi Nedir? Doğa, iklim, toprak yapısı, rakım gibi faktörlerden dolayı yaşam alanlarını sınırlandırıyor. Doğa yapısı incelendiğinde suya yakın yerler, düz ovalar, orman ve bitki örtüsü, eşsiz güzellikteki hayvanlar, insan yaşamında değerlidir. Ancak doğa sadece güzellikten ibaret değildir ve bazı özellikleri yaşam alanlarının sınırlı olmasına neden olmaktadır. Doğanın insanlar üzerindeki etkileri arasında; Sıcaklığın yüksek olduğu bölgeler, buzul alanları ve kutup bölgeleri, bataklık ve yaşanmaz toprak yapıları, çölleşmenin olduğu yerler, kayalık ve yüksek dağlık alanlar bulunmaktadır. Olumsuz koşullara sahip ve yaşama uygun olmayan arazi alanları nedeniyle nüfus, ılıman iklime sahip daha düz bölgelerde yoğunlaşmaktadır. Yoğunlaşan ve hızla artmaya devam eden nüfus, birçok doğal kaynağın azalmasına ve yok olmasına neden olduğundan elbette insan ve doğa arasındaki savaş bitecek gibi görünmüyor.

Doğanın Gücü İnsanlara Meydan Okuyor

Son zamanlarda artan kentleşme ihtiyacı, beton yapıların sıklıkla yer aldığı bir yaşam alanı sunmaktadır. Kentsel faaliyetlerin neden olduğu tahribat doğanın dengesini bozmakta ve döngüye zarar vermektedir. Doğal yaşamın dengesi bozulduğunda etkileri çok farklı şekillerde görülebilmektedir. Yaşam alanlarındaki değişiklikler sonucunda üstesinden gelinemeyecek felaketlerle karşılaşmak mümkündür. Kentleşmenin bir sonucu olarak toprak erozyonu, deprem, sel ve tsunami gibi insanoğlunun önleyemediği tahribatlar ne yazık ki artıyor. Artan kentleşmeye bağlı olarak nüfus oranlarının dengesiz dağılımı da bazı yerlerde kuraklığı arttırmaktadır. Bu kuraklık, daha önce bahsettiğimiz erozyonla, özellikle de hava kirliliğiyle birleşince büyük kayıplara neden olabiliyor. Yaşadığımız doğanın belli kuralları vardır ve aynı zamanda her durum birbiriyle bağlantılıdır. Ortaya çıkacak her türlü büyük çaplı değişiklik doğanın dengesini bozacak ve insanlar üzerinde olumsuz etkilere neden olacaktır.

Modern İnsanın İhtiyaçları Doğayı Etkiliyor

Doğanın İnsan Üzerindeki Etkisi Nedir? Modern insanın ihtiyaçları doğayı etkiliyor ve yeryüzündeki dengeler bozulabiliyor. İnsanın yaşam koşulları geliştikçe farklı ihtiyaçlar ortaya çıkabilmektedir. Bu durumu en genel haliyle değerlendirdiğimizde; İş imkanlarının olduğu bölgelerde yaşamak adeta bir zorunluluktur. Bu nedenle doğanın bize sunduğu madenlere ve diğer enerji kaynaklarına yakın konumdaki fabrikalar ve ticari işletmeler belirlemede son derece etkilidir. Teknolojinin gelişmesi aynı zamanda insanların doğayla ilişkilerinde farklı seçimler yapmasına da neden oluyor. Günümüzde iletişim saniyeler içerisinde gerçekleştirilmekte ve internetin yaygınlaşmasıyla birlikte ticaret faaliyetleri de online platformlar üzerinden gerçekleştirilmektedir. Ancak teknolojik gelişmelere uyum sağlamak adına doğanın dengesi olumsuz yönde değiştiriliyor. Teknolojinin yeterli hale getirilmesi için altyapıların ve istasyonların kurulması gerekiyor. Bu aynı zamanda radyasyonun ve iklim krizinin etkilerinin doğayla temas etmesi anlamına da geliyor. Dahası; Fosil yakıtların kullanımı, tarım arazilerinin tahrip edilmesi, ulaşım amaçlı tünel, köprü ve yolların yapılması, enerji kullanımının artması, doğal su kaynaklarının tüketilmesi de doğal yaşamın tahrip olmasına neden olmaktadır. İnsanların ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik belirli tüketimlerin olması oldukça normaldir. Ancak kaynakların bilinçsizce tüketilmesi ve yok edilmesi geri dönüşü olmayan sonuçlar doğuracaktır. Doğaya yaşam boyu ihtiyaç duyulduğundan dikkatli davranmak son derece önemlidir. Doğa ve doğal yaşamla ilgili farklı içerikler için bkz. “Doğal Yaşam Nedir?” başlıklı yazımıza göz atabilirsiniz.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın